23 Haziran 2010 Çarşamba

Saç neden beyazlar?



Saçlara ak düşmeye başladığında oturup düşünmeye başlamanın da zamanı gelmiş demektir. Aynaya bakıp binlerce telin arasından size zalimce bakan o tek beyaz teli gördüğünüzde çanlar artık sizin için çalmaya başlamıştır.
İslam alimleri de sık sık saçının beyazlamasından ders almayan insanları örnek gösterip diğerlerini uyarmıştır.
Saç beyazlaması, bir açıdan son derecede normal bir biyolojik olaydır. Hatta bu durumun oluşması için yaşlanmaya bile gerek yoktur. Çok erken yaşlarda vücudun genel dengesi doğrultusunda saçlar beyazlayabilir. Ama bilinen seyir izlenirse saç, belli bir yaştan sonra beyazlar. Yani bir yaşlılık belirtisidir. Sanki bağlı bulunduğu kafatasının sahibine “artık ayağını denk al” der.
O zamana kadar edinilmiş alışkanlıklara rağmen ayağı denk almak ise bayağı çetin bir iştir. Saçları bembeyaz olduğu halde hâlâ yanlışların peşinde koşmak ise en kibar şekliyle “saflık” olarak değerlendirilebilir.
Saçlarımızın beyazlamasına sebep olan başrol oyuncusu, hiç şüphesiz üzüntüdür. Üzüntüyü ise insanlar birbirlerine tattırırlar.
Ne akla hizmetle birbirimizi üzeriz, bu vebali alırız bilmiyorum. Ama sonuçta bilerek ya da bilmeyerek üzülürüz de üzeriz de.
Arabesk müzik kültürünün klişe dışa vurumu “hayat sen ne hale getirdin beni” ya da “kader utansın” gibi cümleler kurmanın anlamı da yok mantığı da. Çünkü hayat kendi kendine hiç kimseye hiçbir kötülük yapmaz. Hayatı yaşayan insanlardır. Hırsları, sevgileri, nefretleri, açgözlülükleri, hedefleri ve mecburiyetleri ile insanlar...
Ve insanlar parayı keşfetmek gibi bir hata yapmışlardır. Para bulununcaya kadar malları takas etmek sistemiyle işleyen günlük hayat, o andan itibaren bir hedef saptamıştır. Ve bu göz alıcı, cazibeli hedef insanların çoğuna insanlığını unutturacak kadar baskın çıkmıştır.
Ama tıpkı hayata suç bulamadığım gibi paraya da birşey diyemiyorum. İtiraf edelim, hiçbir banknot, içinde yatmakta olduğu cüzdandan bağırıp bizi kötü yola sürüklemez. Bizlere yanlış seçimler yapmaya zorlayan içimizdeki o malum sestir. O ses, bitmek tükenmek bilmeyen bir şekilde ister. Neyi istediği fark etmez. Buradaki ana fikir istemektir. Daha iyi bir hayat standardı, daha yeni bir araba, daha çok güç vs.
İşin tuhafı isteklerimizi elde ettiğimiz halde ses susmaz. İstemeye devam eder. O devam ettikçe biz de canımızı dişimize takmaya ve deliler gibi çalışmaya devam ederiz.
Bu uğurda kalp kırarız ya da kalbimizi kırarlar. Gün olur cebimizdeki para bile düşmanımız haline gelir. Çoğalması için uğrunda bir ömür harcadığımız doğa, birdenbire bizi “Etrafımdakiler beni mi seviyor yoksa paramı mı” psikolojisine sürükleyebilir. Bu sefer de yine para bağlantılı bir sebeple saç ağartmaya başlarız.
Eski Türk filmlerinde sık sık “parayla saadet olmaz” ya da “bedenimi satın alabilirsin ama ruhumu asla” gibi cümleler kullanılır. Bunların doğruluk payını iyice irdelemek lazım gibi geliyor bana.
Evet, beyaz saç telleri kaçınılmaz bir konumda yollarımızın kesişeceği günü bekliyorlar. Bense ikirciksiz sevgiyi bulmayı. Korkarım saçlar kazanacak.

Türk kadınları sarışın olmak için 60 trilyon harcıyor

En çok saç boyası satılan ilk 10 ülke arasında bulunan Türkiye'de yılda 6 milyon adet tüp saç boyası tüketiliyor. Türk kadınları, kızıl ya da sarışın olmak için yılda 60 trilyon lira harcıyor.



TÜRK kadınları, kızıl ya da sarışın olmak için yılda 60 trilyon lira harcıyor. Türkiye'de yılda 6 milyon adet tüp saç boyası satılıyor. Saçlarını kuaförlerde boyatan kadınların aylık boya masrafı ise ortalama 10-15 milyon lirayı buluyor. Bu hesaba göre Türkiye'de kadınların saçlarını boyatmak için yaptıkları harcama 60 trilyon liraya ulaşıyor.


Eczacıbaşı-Schwarzkopf, Wella, Loreal gibi markaların yer aldığı pazarda 1999 yılı büyük rekabete sahne olurken, şampuan, bakım ürünleri, şekillendirici ürünlerden oluşan kuaför ürünleri pazarının yıllık cirosu da 50 milyon marka ulaştı.


BOYADA İLK 10'DAYIZ


100 yılı aşkın bir süredir profesyonel ürünler üreten Schwarzkopf ile yaklaşık 47 yıllık işbirliğini geçtiğimiz yıl ortaklığa dönüştüren Eczacıbaşı, pazarda yüzde 29'luk payla lider duruma yükseldi.


Beş kıta ve 80 ülkede faaliyet gösteren Hans Schwarkopf GmbH'nin Başkanı Rainer Tschersig, Türkiye'nin en çok saç boyası satılan ilk 10 ülke arasında yer aldığını söyledi. Türkiye'de 7 bini aşkın kuaförün Igora Royal markasını kullandığını belirten Tschersig, deprem ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle Türkiye'de kuaför pazarının olumsuz etkilendiğini ve pazarın yüzde 5 oranında küçüldüğünü söyledi. Tschersig, ‘‘Ancak buna rağmen pazarda büyüdük. Türkiye'de 1999 yılını lider kapattık. Eczacıbaşı ile yaklaşık 50 yıllık bir işbirliğimiz var ve bu işbirliğini geçen yıl ortaklığa dönüştürdük. Ve bütün olumsuzluklara rağmen oldukça iyi bir yıl geçirdik’’ diye konuştu.


EN FAZLA BOYA ABD'DE


Dünyada kuaför ürünleri pazarının 10 milyar marka ulaştığını belirten Tschersig, en fazla boyanın ABD'de satıldığını söyledi. Tschersig, ‘‘İnsanlar artık saçını daha az boyuyor’’ düşüncesine de katılmadığını sözlerine ekledi.


Schwarzkopf'un Hamburg ve Düsseldorf'daki üretim merkezinde 200 kişilik bir Araştırma-Geliştirme ekibi bulunduğunu belirten Tschersig, boyanın sırrının saçı renklendiren pigmentler olduğunu söyledi. Tschersig, ‘‘Bizim sırrımız pigmentler. 132 değişik renkte üretim yapıyoruz. Türkiye'de de şu anda 79 renk satılıyor’’ dedi.


Tschersig, ‘‘Son 10 yıldaki en büyük başarılarımızdan biri’’ dediği yeni Igora Royal serisinin de için de şunları söyledi: ‘‘Geçen yıl Mayıs ayında ilk defa lansmanı yapıldı ve girdiği her ülkede büyük kabul gördü. Boya satışlarımız yüzde 20 arttı. Şirket olarak en büyük başarılarımızdan biri oldu.’’


Dünyanın çeşitli ülkerinde akademileri bulunan Schwarzkopf, yeni Igora Royal serisi için, tüm akademelerinde ve Almanya'daki üretim merkezinde iki yıl süren çalışmalar yürüttü. 2 bin 500'ün üzerinde test üretimi yapılan yeni seri, 7 bin 500 değişik saç üzerinde denendi.


Yeni Igora Royal serisinin kuaförler için büyük kolaylık getirdiğini ve karışımının daha kolay olduğunu belirten Tschersig, saç derisini daha az yakıyor ve yeni seri saça zarar vermiyor. Daha kalıcı ve daha iyi beyaz kapatıcı özellikleri var. Saçın daha parlak ve yumuşak olmasını bu seri ile sağladık. Boyanın o ağır kokusu da yeni Igora Royal'de yok'' dedi.



2000 yılının moda rengi kızıl ve sarı



2000 yılının moda reginin kızıl ve yine sarı olduğunu belirten Tschersig, ancak kendi favori renginin de kızıl olduğunu söyledi. Türkiye'de en çok satan renk ‘‘sarı’’ olarak bilinmesine rağmen. Boya satıcıları bunun böyle olmadığını söylüyorlar. Sarı rengin yanında, kadınlar son yıllarda siyah, kahve tonları ve kızıl rengi de aynı oranda tercih ediyor.

Saç rengimizin kaynağı ne?

Japon, İngiliz ve Fransız bilim adamlarından oluşan bir araştırma ekibi saçlarımızın boya üreten hücreler sayesinde renklendiğini buldular. Bu hücreler saç köklerinin dibindeki kök hücrelerde barınıyor. Oysa bugüne kadar saçlarımıza renk veren melanositlerin kök hücreler tarafından üretildiği sanılıyordu. Fakat bu tür kök hücreleri yetersiz olduğu gibi sadece bazı nişlerde bulunuyor. İşte saç kök hücrelerindeki bu nişler Kyoto Üniversitesi’nden Emi Nishimura tarafından bulundu. Genetik farelerin saç köklerinde, kök hücrelerinin görevini yerine getirebilecek hücreler gören araştırmacı bu hücrelerin saçın büyümeye başlamasıyla etkinleştiğini ve melansolit ürettiklerini izledi. Ve bu hücreler daha sonra saçlarımızın boyar maddesini (Melanin) üretiyorlar. Ama saç soğanının dibinde aynı zamanda güçlendirici kök hücreleri de bulunmakta. Eğer yandaki saçta kök hücreleri yeterli değilse, güçlendirici kök hücrelerinin bir kısmı buraya geçerek saça renk veriyor. Yani bunlar bir yerde diğer saç foliküllerindeki nişleri kapatıyorlar. Araştırmacılar elde ettikleri sonuçla beyaz saçların bile birkaç dönem sonra yeniden ‘renklenebileceğini’ kanıtladılar. Nişlerini terk eden güçlendirici kök hücreleri her zaman yeni nişlere yerleşmeyip üst derideki renk hücrelerine de dönüşebiliyorlar. Tüyleri dökülen farelerin derilerindeki lekeler de bu şekilde açıklanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder