23 Haziran 2010 Çarşamba

Ayak kokusuna bitkisel çözüm



Ayak kokusu çözümsüz değil

İstanbul Ümraniye’den telefonla arayan ancak isminin verilmemesini sık sık hatırlatan 28 yaşındaki genç okuyucumuz, ayaklarındaki kokudan dert yanıyordu. “Bu her zaman bir dert, ama havalar ısındığında bir kâbusa dönüşüyor. İnsan içine karışamaz oluyorum” diyen okuyucumuz, şikayetini “Ben ne yapayım?” sorusuyla noktalıyor.

Gerçekten de ayak kokusu, bu genç okuyucumuz gibi onbinlerce insan için üstesinden gelinmesi zor bir derttir. İnsanın sosyal ilişkilerini olumsuz etkiler. Hatta bazı insanlarda komplekse sebep olarak psikolojik problemlere yol açar.
Ancak uzmanlar, basitçe uygulanacak bazı tedbirlerle ayak kokusunun geçici olsa da ortadan kaldırılabileceğini belirtiyorlar. Bu uzmanlardan biri de Prof. Dr. Metin Özpoyraz, “Özellikle elleri ve ayakları aşırı terleyen kişiler bu sorunu, çözümü imkansız bir problem olarak görmesinler” diyor ve şu tavsiyelerde bulunuyor:
Bu kişiler, ayakkabı seçimine özen göstermelidir. Ayakkabının tabanı kösele, taban astarı hakiki deri olmalıdır. Sentetik yerine pamuklu çorap giyilmelidir. Ayakta ve tırnaklarda mantar olup olmadığı araştırılmalı, varsa mutlaka tedavi ettirilmelidir. Her gün farklı ayakkabı giyilmelidir. Ayaklar sık sık yıkanmalı ve kağıt havluyla kurulanmalıdır.

Ayaklarda terlemeyi azaltmak için
Ayaklardaki terlemeyi azaltmak da problemin çözümüne yardımcı olacaktır. Bunun için aşağıdaki formüller uygulanabilir...
Çoraplar, hergün değiştirilir. Ayaklar, her sabah talk pudrası ile pudralanır. Akşamları da, aşağıdaki şekilde hazırlanan su ile ayaklar yıkanır.
4 su bardağı suya; 1 avuç ufalanmış meşe kabuğu konur. 20 dakika kaynatılır. Ayaklar, bu suda 15 dakika tutulur. Çoraplar da, bu suda yıkanır.
Büyükçe bir tencereye su doldurulur. Üzerine 1 avuç adaçayı ilave edilip, kaynatılır. Ilıdıktan sonra bu su ile ayak banyosu yapılır.
1 çay bardağı beyaz ispirtoyla 5 damla tentürdiyot konur. Karıştırılır. Bu su ile, ayak altları ovulur.
2 adet limon sıkılır. Suyu ile ayaklar iyice ovulur.
4 çorba kaşığı talk pudrasına; 2 gram (1 bıçak ucu) permanganat konur. İyice karıştırıldıktan sonra, sabah akşam ayak altlarına sürülür.Bu su ile, ayak altları ovulur.
2 adet limon sıkılır. Suyu ile ayaklar iyice ovulur.
4 çorba kaşığı talk pudrasına; 2 gram (1 bıçak ucu) permanganat konur. İyice karıştırıldıktan sonra, sabah akşam ayak altlarına sürülür.
Ayak deyip geçmeyin, kimisi için fetiş konusu, kimisi için kokulu kabus


Ayaklar... Kimisi için fetiş konusu, kimisi içinse ‘‘kokulu’’ kabus. Osmanlı zamanında görünen tek yer orası olduğundan mıdır nedir, methiyelerin bir bölümü ayaklara düzülmüş. Nedense pembe topuklu olanlar çok makbulmüş o zamanlar. Kimisi pek meraklıdır ayaklarına. Her hafta düzenli olarak pediküre gider. Kimisi utanır, bir türlü önü açık papuç giyemez. Ayağınızın altı kaşınıyorsa dikkat. Yola çıkacaksınız demektir. Veyahut mantar hastalığına yakalandınız. Ayakların ne kadar hassas yerler olduğu hep bilinmiş. Boşu boşuna falaka diye bir şey icat etmemişler! Aynı zamanda seksi de. Şöyle 15 puntluk bir topuk üzerinde düzgün, bembeyaz bir ayak düşünsenize. Tabii bir kadın ayağı olmak şartıyla! Bazıları ayak tabanına bakarak vücudun arazlarının söyler ve yetmezmiş gibi bir de ayak tabanına bir şeyler yaparak tedavi eder. Refleksoloji diyorlar buna. Ünlü dansçı İsadora Duncan çıplak ayakla dansederdi. Bir de unutulmaz film ‘‘Çıplak Ayaklı Kontes’’ var tabii. Ava Gardner de filmde çıplak ayakla dans eden bir İspanyol dansözüydü. Bir de evrensel merak konusu vardır. Nikahta kim kimin ayağına basacak? Ayakkabı kirletmek dışında ne anlamı vardır, bilinmez. Nedense kimse de merak etmez. Ama yine de siz siz olun kimsenin ‘‘ayakları altında dolaşıp’’ ‘‘ayak bağı’’ olmayın. Yoksa ‘‘ayaklarını çekerler’’ sizden. Hatta daha da ileri giderseniz ‘‘ayak oyunları’’ ile ‘‘ayağınızı kaydırırlar’’. Ondan sonra insanların ‘‘ayaklarına da kapansanız’’ nafiledir. ‘‘Ayakçı’’ olmak dışında şansınız yoktur. İşte o zaman da akılsız başınızın cezasını ayaklarınız çeker. Kısacası ‘‘ayaklar baş olmadan’’‘‘ayağınızı sağlam yere basmaya’’ çalışın. ‘‘Bir ayağınız çukurdayken’’ hele, ne kadar ‘‘ayak yaparsanız’’ yapın ‘‘ayağınız’’ bir gün ‘‘yerden kesiliverir.’’ Öteki dünyada ‘‘ayakbastı parası’’ bile istemezler. Bir de ünlülerin ayakları var. Ama tabii ne kadar ünlü olurlarsa olsunlar ayaktan yüzü tahmin etmek aklı başında bir insanın kalkışacağı bir şey değil. Yine de ilginçlikler de bulmak mümkün. En iyisi sizi ünlü ayaklarla başbaşa bırakalım...

Koku Alma Yetisi

Burun içerisinde kokuları almamızı sağlayan burun iç katmanı yaklaşık olarak 200-400 mm2 alan kaplar. Her mm2’de 30 bin koku alma hücresi bulunur. İnsan burnu birçok hayvanla kıyaslandığında kokuları alabilme yeteneği açısından daha zayıftır. Ancak yemeklerin kokusunu, bozulmuş gıdaları, güçlü zehirleri, gaz, duman ve polenlerin kokularını algılayabilir. Yetersiz koku alan kişiler kazalar açısından diğer kişilerle kıyaslandığında daha büyük risk altındadır.



Araştırmalar göstermiştir ki koku alma yeteneğini kaybetmiş kişilerin üçte biri bozulmuş gıda tüketimi, gaz kaçağı veya yangın gibi kazalarla karşı karşıya kalmıştır. Virginia Üniversitesi’nde koku alma yeteneğini kısmen ya da tümüyle kaybetmiş 445 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada bu kişilerin yarısının bozulmuş yemek yedikleri, 27’sinin ise algılayamadıkları gaz sızıntısı ve yangınla karşılaştıkları ortaya çıkmıştır.



Koku alma bozukluklarının birçok farklı nedeni olabilir. Burun ve kafa travmaları, burun mukozasında şişmeye neden olabilen alerji, enfeksiyon gibi hastalıklar, virüs hastalıkları, hormonal bazı hastalıklar, beyin beslenmesini bozan damar hastalıkları ve yaşlanmaya bağlı sinir işlev bozuklukları koku alma yeteneğini köreltebilirler. 55 yaşından sonra koku alma yeteneğinde azalma olduğu bilinmektedir. İnsan yaşamı uzadıkça koku alma yetersizliği sıklığı artmıştır. Ne var ki bu sorun hem toplumun bu konudaki bilinçsizliği hem de tedavi edilebilen bozuklukların sınırlı olması nedeniyle şimdiye kadar pek önemsenmemiştir.



Koku alma yetersizliğinden yakınan kişiler mutlaka bir KBB uzmanına başvurmalıdır. Ancak tedavi edilemeyen durumlarda bu kişilerin kendilerini günlük kazalardan koruyabilmek için ek önlemler almaları gerekir. Bu kişiler evlerinde yeterli sayıda yangın ve gaz dedektörü bulundurmalı ve bunların çalıştıklarından emin olmalıdır. Saklanan yiyeceklerin üzerine tarih yazılması ve uygun koşullarda saklanması da olabilecek bir gıda zehirlenmesinden korunmak için alınabilecek diğer önlemdir.



Kimse kaybedene kadar koku alabilmenin ne kadar yaşamsal bir önemi olduğunu fark etmez. Tıpkı emniyet kemeri takarak olabilecek bir kazadan kendimizi koruyabildiğimiz gibi, alabileceğimiz basit önlemler yaşamımızı riske atmamızı engelleyecektir.

Mevlana Müzesi’ne ayakkabıyla girilmeli

Konya Mevlana Müzesi Müdürü Dr. Erdoğan Erol Müzeye ayakkabı ile girilme önerisine Tabiat ve Çevre Koruma Kurulu'nun karşı çıktığını da ifade etti.

Ruhlarını arıtmak, yeryüzüyle ve kendileriyle yeniden barışmak için Mevlana'nın ‘‘gel’’ çağrısına uyup Konya'ya akın edenlerin en önemli şikáyet konularından biri olan ayak kokusu, hemen herkesi rahatsız eden bir sorun. Mevlana Müzesi Müdürü Dr. Erdoğan Erol, yıllardır ayak kokusuyla mücadele ettiklerini belirterek şunları söyledi:

‘‘Aslında ayak kokusunun yüzde 95'ini yok ettik. Müzenin bütün tabanı tahta döşelidir. Ama zamanla bu tahtaların hepsi çürümüştü. Semahane bölümünün ahşaplarını tamamiyle değiştirdik. Yazın halıları kaldırıp ziyaretçileri ahşap üzerinde misafir ediyoruz. Mezar örtülerin tamamını da değiştirdik. Koku yalnızca ayak kokusu değildi, eski örtüler de kokuyordu. Şimdi hepsi pırıl pırıl oldu. Arkasından iki pencereye kocaman aspiratörler koyduk. Müzenin içine de on tane klima yerleştirdik. Bu, hem eserlerin daha sağlıklı koşullarda korunmasını sağlıyor, hem de kokuyu gideriyor. Bunun dışında, 20 tane sprey üfleyen makinamız mevcut. Bütün bunlar sayesinde kokuyla mücadelede önemli bir mesafe almış olduk. Ama bitti mi derseniz, hayır derim. Hava çok durgun olursa, ziyaretçi sayısı yoğunlaşırsa, yine istenmeyen kokular duyulabiliyor.’’

Bütün bunların yeterli olmadığını anlatan Dr. Erdoğan Erol, müzeye ayakkabıyla girilmesinin sorunu kökünden çözebileceğini söylüyor. Bu konuda bir sene önce Bakanlığa başvurduklarını ama Tabiat ve Çevre Koruma Kurulu'nun önerilerini reddettiğini hatırlatan Dr. Erol, şöyle devam etti:

‘‘1926'da müzeyi 7 bin kişi ziyaret etmiş. 2002'de ise 1 milyon 200 bin kişinin gezdi. Dolayısıyla, ziyaretçileri ayakkabı ile içeri almaktan başka çare yok. Ama bazı çevreler, bunun Mevlana'ya saygısızlık olacağını söyleyerek karşı çıkıyor. Bence bunun saygısızlıkla herhangi bir ilgisi yok. Bu sadece bir zaruret.’’

Soluk alınca küçük parçacıklar beyne giriyor

ABD’li araştırmacılara göre, daha hızlı bilgisayarlar yapımında ve ilaç üretiminde kullanılan küçücük madde öbekleri, soluduğumuzda beynimize gidiyor. Bulgu, hem nanoteknoloji için bir ikaz olarak, hem de dizel motorların sağlığımıza etkilerini daha iyi anlamamıza yararlı olabilir. Günter Oberdörster ve ekibi, fare beyninde 35 nanometrelik karbon parçacıklarının izini sürdü. Beynin kokuyla ilintili bölümü olan koklama yumrusunda solumadan bir gün sonra izleri saptandı ve deney bittikten sonraki yedi gün boyunca da maddeler artmayı sürdürdü. İlaçlar gibi maddeler kandan beyine geçebilir ama Oberdöster karbon nanoparçacıkların beyne kokuları toplayan ve sinyalleri ileten hücreler aracılığıyla ulaştığına inanıyor. Farelerdeki koku alma ile ilgili yayınlanmamış bir çalışmanın bunu doğruladığını belirtiyor.

Nanoparçacıkların beyni nasıl etkilediğine ilişkin çok az şey biliniyor. Nanoölçekli elektronik devreler yapımında kullanılan karbon nanotüplerinin etkileri dünyada henüz esaslı biçimde araştırılmış değil. Edinburgh Üniversitesi’nden Ken Donaldson, dizel egzozları gibi kaynaklarca üretilen nanoparçacıkların bedenin başka bölümlerine de zararının düşünülmeye başlandığını belirtiyor. Kentlerde yaşayanların her defasında 25 milyon nanoparçacık soluduğu tahmin ediliyor. Bunların akciğerlerde iltihaplanmayı başlatarak solunum yolları ve kalp hastalıklarına neden olduğuna inanılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder